Başlığa bakıp da erkeğinizi baştan çıkartıp deli etmenin
10 yolu falan sanmayın bu yazının içeriğini. "Deli etmek" zevkten
değil, sinirden deli etmek manasında ve kadın camiasında erkeği deli eden
onlarca hatta yüzlerce cümle mevcuttur, ama ben kendi gözlemlerime dayanarak
bir top ten listesi çıkardım. Ha tabii aynı top ten listesi erkekler için de
çıkartılabilir rahatlıkla. Sonuçta bir elmanın iki yarısıyız, ama işin
erkeklere dair kısmını artık kadın camiasından kalemi ve gözlemleri güçlü
kişilere bırakıyorum.
Yüreğime Yolculuk
Aşağıdaki listede kah gülebilir, kah "doğru
be!" diye onaylayabilir, kah "hadi be oradan!" diye reddedebilir
ya da direk küfredebilirsiniz. Bu benim kendi kişisel listem ve bazı maddeler
bazı erkeklere uymayabilir; bazılarında sıralamalar farklıdır vs. Yalnız hiçbir
erkeğin de bu listeyi toptan reddedeceğini sanmıyorum. (En azından benim
pre-testinglerimde çokca "zaten hemen hepsini yazmışsın birader"
yanıtını aldım) Ayrıca yazıyı okuyup hele ki son maddelere gelindiğinde
"adama bak kendi yaralarını yazmış, öfkesini kusmuş" yorumu
yapacaktır bazıları. Hiç inkar etmem ve şunu da eklerim: bir erkeği deli eden
10 kadın cümlesini yazabilmek için kendimin deli olduğu hatta sinirden
kudurduğu 10 cümle üzerinden yola çıktım. Neyse fazla uzatmadan sözü buyrun
bakalım birlikte yazımıza.
(Not: Aşağıdaki başlıklar kadınların gündelik hayatta
doğrudan ifade etmedikleri ama dolaylı olarak ima etmeye çalıştıkları cümleleri
de içermektedir)
10. "Ay hiç çalışmadım!!!"
Diğerlerine göre en masum kalan ve sinirsel etki olarak
erkeği çok da derinden etkilemeyen, ama yine de kıllandıran bir tavırdır.
Fizyolojik yaş itibariyle de erkeklerin kızlarda en erken karşılaştıkları
tavırlardan olması münasebetiyle de önem taşır. Kızlar özellikle ortaokula
tekabül eden yıllardan başlamak suretiyle üniversiteyi bitirene kadar hemen
hemen tüm sınavlardan önce kapı önlerinde "ay hiç çalışmadımmm milletttt,
ben ne yapacammmm???" diye yakınıp, sonra da o sınavlardan gidip 90-100
arası notlar alıp adamı dellendirme potansiyeline sahiptir. Yani erkek camiası
olarak kimsenin başarısında gözümüz yok çok şükür, bize aldığımız 50'ler 60'lar
da yeter ama aynı yaygaracı kızın saf rolü çekerek "ay hiç de
çalışmamıştım, nasıl oldu?" derken bir yandan da "nasıl koydum
çocuğu" tavırlarıyla üstten tavırla bakması hiç sinirlenecek havanızda
değilseniz bile bir süre sonra en iradeli adamı bile deli eder. Özellikle de
"ay hiç çalışmadım" iddiasında bulunan kıza oranla sınavdan ortalama
3-4 saat önce çalışmaya başlamış bir erkeğin, teoride bu kızdan daha bilgili
olması gerektiği düşünüldüğünde ortaya çıkan sonuç adamda çalışma şevki falan
da bırakmaz. Neyse ki bir süre sonra kızların bu tavrının aslında erkek
milletine yönelik değil, diğer kızlara olduğunu anlarsınız ve etkilenmemeye
başlarsınız, ama işte anlayana kadar...
9. "Dişiliğim, tangam ve ben..."
”…Tanga, erkeklerin mucidine gece gündüz dua ettikleri
bir medeniyet icadıdır. Özellikle de yolda beyaz keten pantolon içinden harika
kalçalarda görülen tanga, erkekleri erkek olduğuna şükrettirir. Fakat
cümlemdeki harika sözcüğüne dikkat çekerim. Çünkü tanga giymek hadi biraz
yumuşatılmış ifadeyle "popo" ister. (Hem fiziksel, hem ruhsal
anlamda)”
Ben bu cümleyi üç sene önceki bir yazımda kullanmıştım.
Şimdi üç senelik gelişim içinde tanga olayında gelinen noktaya baktığımda
eskiden bu iç çamaşırına methiyeler düzmekte olan ben artık "ögggh"
demek noktasına geldim. Evet, halen çok güzel kalçalarda çok güzel duran bir
çamaşır, ama nerdeyse her önüne gelen kadın kalça biçimine bakmadan giymeye
başlayınca olayın esprisi kalmıyor. Pantolonda iz yapmıyor, rahat vs. diye
giyenler olabilir onlara bir lafım yok, ama esas adamı sinir eden durum sırf
tanga giyerek kendilerinin "seks bombası"na döndüğünü zanneden
kadınlar.
Bu türler genelde gün boyu cheese cake senin, hamburger
benim takılan, sonra ayna karşısına geçip büyümüş popolarına ve sarkmış
selülitlerine bakıp "ay çok kilo almışım, rejim yapmalıyım" deyip
pazartesi öğleni eti form çubuklar geçirip akşama diet kola eşliğinde pizza
götüren, bir sevişme ortamına gireceğini hissettiğinde de doğru iç çamaşırcısına
koşup tangalara saldırıp sonra da soyunduğunda kendisinin acayip seksi
olacaklarına inanan kadın modelidir. Bunların bir de daha utopik modeli de
gidip g-string giyer ve iyice karikatür konumuna düşer.
Maalesef reklamlar sizi kandırıyor hanımlar. Yok öyle ip
kadar çamaşır giyecem de hemen seksi olacam vaziyetleri. Hemcinslerinizin
bazıları fitness salonlarında boşu boşuna yırtınmıyor değil mi? Madem diğeriyle
yarış halindesiniz o zaman oyunu kurallarına göre oynayacaksınız ki karşımızda
soyunduğunuzda selülitten portakala dönmüş popolarınıza gülümsemeyelim.
(Gerçi bu noktada bir sürü kadının "bir de biz siz
de güldüğümüz noktaları yazsak" dediğine eminim. Siz de bize mesela
tazmanyalı boxerlarımızı yazın biz de kendimizle eğlenelim) Ha bir de kendi
tarzını yaratmış kadınlar vardır ki onlara saygım sonsuz. Öyleleri ne giyerse
kendine yakıştırmayı bilir. İlla seksi olacam diye gidip tanga diye kasmaz,
kimi zaman poposu büyük olsa bile ona uygun olanı bilir ve takdirimizi kazanır.
Ayrıca sanılanın aksine birçok erkek için seksi çamaşırlar değil, masumiyeti
çağrıştıran çamaşırlar baştan çıkartıcıdır. Neden beyaz renk ve kolej tarzı
kıyafetler bu kadar ilgimizi çekiyor sanıyorsunuz? ;)
8. "Dünyaya artık daha renkli bakıyorum, o da bana
daha renkli baksın diye..."
Gözler insanın ruhunu ve ışığını en güzel ve dürüstçe
yansıtan organdır vücudumuzda ve aşk fizikselden öte gözlerden yansıyan bu
ışıkta gelişir. Bir kadının gözlerinin içine baktığınızda ona dokunduğunuzu
hissedersiniz ya da onun gülümsemesinin etkisi gözlerinden yansıyan ışıkla
artar. Kadını çekici yapan en önemli unsur budur. Fakat bu gücün farkında bile
olmayan "akıllı" kızlarımız, daha da güzelleşmek adına gidip bu ışığı
abuk subuk renkli lenslerle örterler. Örttükleri yetmezmiş gibi bir de
android-vampir kırması bir şekle bürünürler ki Vampir Avcısı Buffy mazallah
ortalarda geziyor olsa bunlardan birkaçını rahatlıkla kalplerine kazık sokmak
suretiyle telef edebilir.
Yahu anlamıyorum hadi birkaç kişide çok çok iyi
kalitelerini gördüm ama geri kalan neredeyse yüzde doksanbeşe varan çoğunluk
hiç mi aynaya bakmıyor,
baksa bile gözlerindeki ifadesiz hatta bazı çok kötü
renkli lens modellerinde sürüngen cemiyetininkilere dönmüş bakışları görmüyor.
Ha işin şöyle bir psikolojik boyutu olabilir ki ünlü bir mankenimiz "ben o
lenslerin gerisinde kendi ruhumu saklıyorum" diye beyanat vermişti, ona
birşey diyemem. Fakat işte insan doğal haliyle gerçekten ışıl ışıl bakan o
gözlerin sonradan güzelleşmek adına böyle perdelenmesine sinir oluyor. Yahu
güzelim benimle arana neden bunları sokuyordun diye isyan ediyor. Bırak da doya
doya izleyeyim senin ruhunu, ışığını yaşayayım. Ama yoook!!! Kızımız kendini
böyle daha "rahat" hissedecek. Eee hadi sana kolay gelsin demek düşer
bize de...
7. "Farım da açık, yolum da..."
Kadınlar sürekli olarak erkeklerin onların içlerine
bakmadığından, sürekli dış görünüşlerine bakıp değerlendirme yaptıklarından
veryansın edip dururlar, ama bu veryansınları ederken de bir yandan ha babam
dışlarını boyayıp dururlar. Yahu şu boya badana işlerini biraz azaltın da
bakabilelim içinize, dışınızın boyasından içinizi bir türlü göremiyoruz ki.
Tamam doğru yapıldığında makyaj kadının çekiciliğine çekicilik katar, ama
burada da "doğru yapılma" diye bir nokta söz konusu. Yani
kartonpiyerci Rıza Usta'nın tavana alçı çekmesi gibi yüzünü fondotöne bulamak,
vampir yemeğini yemiş de ağzını silmeyi unutmuş gibi bir ruj sürmek, gözünü
mosmor boyamak... makyaj falan değil. Çekiciliği arttırmak yerine bilakis itici
geliyor. Hele onbeş yaşında kızların gidip yüzlerini resmen boya küpüne
daldırmış çıkarmış biçimiyle arz-ı endam eylemeleri daha da vahim. Sonra bir de
kızımız otuzbeşini bulmadan derisi iflas ediyor, hadiii onları örtmek için bu
sefer bir sürü kozmetik ürüne saldırılıyor.
Makyaj hiç yapılmasın demiyorum, ama abartılmasında yani.
Hem insan sabah uyandığında yanında kadının, gece yattığıyla aynı kadın
olmasını istiyor yani. Gece karanlığında silinmiş makyajı pek farkedemiyoruz
belki ama bu gecenin bir de sabahı var. Ha bunun daha facia durumu o makyajın
gece silinmemesi ve sabaha yanınızda Picasso tablosu gibi bir kadınla uyanmak.
(Aşık bir erkek için en güzel uyanış, yüzünü en doğal
haliyle tanıdığınız ve aşık olduğunuz kadından beş dakika önce uyanıp onun
güzelliğini izlemektir doyasıya bu arada...)
6. "Ben adamı yatakta öttürürüm."
"Yürü bee, kim tutar seni.." derler bizim
camiada adama. Aslında şunu kabul etmemiz gerek ki öncelikle kadınların bu
yanılgıya düşmelerinde büyük pay biz erkeklere ait. Yatakta kadınları kıvamda
tutmak ve ateşlendirmek adına o kadar gaz verici cümleler kullanıyoruz ki bir
süre sonra hayatında ilk defa sevişme deneyimi yaşayan bir kadın bile "ben
neymişim de haberim yokmuş be!!!" havasına girebiliyor. Böylece zaten
kadınların "ben neyim ki be!!!" ile "ben neymişim be!!!" arasında
gidip gelen haliyet-i ruhiyat dengeleri sayemizde bozulup duruyor, sonra da bir
de "kıçlarını kaldırıyoruz" diye yakınıyoruz.
Şimdi sevişme faaliyetleri ve kadınların gaza gelmesi
hususunda çok farklı açılardan olaya yaklaşılabilinir ve bu da başlıbaşına bir
konudur. Olayı biraz daraltırsak mesela kendilerinin süper oral seks yaptığını
zanneden kadınlar konusuna gelebiliriz. Yani bu noktada çok açık ve net şunu
söyleyebilirim ki bu konuyu konuştunuz da neredeyse tüm kadınlar kendilerinin
bu konuda çok çok iyi olduklarını, eski erkek arkadaşlarının ona taptığını
falan söylerler; e hadi bakalım, görelim deyip olaya giriştiğinizde ise daha
nereye nasıl dokunacaklarını bile bilmezler. Aslında bu konuda da çok fazla
suçlamamak lazım kimseyi sonuçta kadınların çoğunun bilinçaltlarında yoğun bir
"penis korkusu" saklı ve çıplak penise bile kolay kolay bakamıyorlar.
Bir de mevcut toplumsal kimlikler ve baskıların etkileriyle de içlerinden
geldikleri gibi davranamamaları da eklendiğinde duruma, zorlanmalarına biraz
yumuşak gözle bakılabiliyor, ama kendinin "özgür", "açık",
"sınırsız" vs. olduğunu iddia edenlerde bile tıkanıklıklar
gözlenebilirken halen kendilerini "seks tanrıçası" sanıp hava
basmaları falan...
5. "Beni diğer kadınlar gibi zannetme!!!"
Üzerindeki nerdeyse tüm kadınların "özel" ve
"diğerlerinden farklı" olduğu, ama her ne hikmetse günlük yıldız
fallarından tutun da dergilerdeki kategorilendirme listelerine kadar hepsinin
içinde kendilerini "evet evet işte bu ben!" diye çığlıklar atarak bulduğu,
absürd bir gezegende yaşıyoruz.
Yahu madem "özel" ve "diğerlerinden
farklı"sın, sen ne ararsın o listelerde, kategorilerde? Hem ufak tefek
farklılıklar dışında yok birbirinizden, hatta erkekleri de içine alarak
söyleyeyim, yok birbirimizden farkımız. Yani durum o hale geldi ki onca
"özel" ve "diğerinden farklı" kadının arasında çıkıp
"ben sıradan bir kadınım işte, kimseden bir farkım yok" diyen kadın
fark yaratmaya başladı ve esas takdiri de o toplamaya başladı.
Yok işte öyle büyük bir fark! Sende A var, onda B,
diğerinde C... hepiniz alfabenin bir harfisiniz sonuçta. Birbirinizle mücadele
oyununu bırakıp A'lığınızı, B'liğinizi, C'liğinizi doğru düzgün yaşasanız
çevrenizde pervane olacak adamların haddi hesabı olmaz, ama ortada böyle bir
yarış olunca bize
de göbeğimizi kaşıyarak popstar jürisi pozisyonunda olaya
dahil olma rolü düşüyor. Açıkcası durumun farkında olan adam aslında çok çok
eğlenir ve kendine bol bol da eğlenecek durum yaratır. Ama böyle bir adamı da
sahnede istediğiniz şaklabanlığı yapın, yanında Deniz Seki otururken (yani
oturuyor iken vakti zamanında) etkilemeniz zor olacaktır be. (Gerçi hoş bir an
popstar jürisini düşündüm de en başta Armağan olmak üzere, sanırım bu örnek iyi
bir örnek olmadı. Ama demek istediğimi anlayan anladı nasılsa.
4. "Üfff, siz erkekler seksten başka birşey
düşünmezsiniz zaten."
Al işte adamı tam dellendiren cümle. Kadınların, sanki
yeryüzüne inerken üreme organları ve dürtülerini kümülüs bulutlarına
bırakmışlar da, daha da zamanımıza geldiğimizde üç kız arkadaş biraraya
geldiklerinde sanki sevgililerinin yatak performanslarını ve organ boyutlarını
vs. konuşmuyorlarmış da ve sanki hiç bu işten zevk almıyorlarmış da hani
mecburiyetten yapıyorlarmış gibi bir ruh hali sergiledikleri ve tamamen koca
koca yalanlar üzerine kurulu bir cümle. Bir kere kadınların seksten erkeklere
oranla daha fazla zevk aldığı gibi bir durum ortada ki anatomik açılımlara hiç
girmezsek, en basit ifadeyle burun karıştırma eyleminde burnun mu, parmağın mı
daha fazla zevk aldığı gibi bir örnekle açıklayabiliriz vaziyeti. E üç kız
arkadaş bir araya geldiğinde benim yukarıda yazdıklarımın ötesinde daha aklıma
hayalime gelmeyecek neler konuşulduğunu kadınlarımız benden daha iyi
biliyorlardır. Eh kümülüs bulutlarının işlevleri de malum, pek kadın işine
karışmazlar havada gezer dururlar. Yani sonuçta erkek için seks ne kadar
önemliyse, kadın için de o kadar önemlidir. (Gerçi yukardaki önermelerden direk
nasıl bu sonucu çıkardım ben de anlamadım ya) Aradaki tek fark, ağırlıklı
olarak toplumsal nedenlerle erkeklerin kadınlara oranla bunu daha rahat ifade
edebilmesidir. Bunu zaten biliyor ve kabul ediyoruz, ediyoruz da ve bu cümle
kullanılmaya daha çoook devam edecek onu da biliyoruz da... Hani artık
yemiyoruz pek, onu da bilin. ;)
3. "Ben ilişkilerimde dürüstlükten yanayım."
Kadınların dürüstlük kavramıyla olan ilişkileri öyle
birkaç paragrafta anlatılabilecek bir durum değildir. Ama tek bir örnekle
anlatmak gerekirse kadın dürüstlüğü, eski sevgiliden ayrılma sürecinde yeni
biri olana kadar eskisiyle uzatmaları oynama, bulduğu anda da topu taca atıp
yan sahaya kaçma şeklinde tekabül edebilmektedir. Ben dürüstlük anlayışını
burada derinlemesine eleştirmeyeceğim çünkü bu kavramın kadın-erkek ilişkileri
açısından tartışılması listelerde kategorilendirilemeyecek kadar geniş ve
tartışmalı bir durumdur. Ben sadece olayın küçük bir kısmı olan ve adamı deli
eden dürüstlük kumkumalığına değineceğim ki delikanlıyı delikanlıya kırdırmakla
sonuçlanabilecek durumlar yaratabilir bu tavır.
Bu durum reel ve sanal alemde olmak üzere iki şekilde
tezahür edebilir. Birinci durumda kızımız sizden hoşlanmıştır ve aranızda bir
elektrik olmuştur. Kızın erkek arkadaşı o an için yoktur ya da vardır fakat
karşısındaki adama söylememiştir. (Çoğu erkek, erkek arkadaşı olan kızlara pek
yaklaşmaz) O anın elektiriği ile birşeyler yaşarlar ve sonra herkes kendi
yoluna gider. Sonra kızımız bir süre sonra dürüstlük adına (çoğunlukla da
vicdanını rahatlatmak için) hayatına girecek veya o anda hayatında olan erkek
arkadaşına gider neler yaptığınızı bir bir anlatır. Hem sevgilisinin asabını
bozar, hem de sevgilisi aracılığı ile de olay size sıçrar, sizin asabınız
bozulur. Kız da arada sanki ortalığı karıştıran o değilmiş gibi "yapma
Mehmet!!!" diye bağırınıp durur. Sanal alemdeki durum ise sizin chat
loglarınızın sevgiliye olduğu gibi okutulma durumudur ki siz o anda içinizden
gelenleri yazmışsınızdır ve aynı kız siz gidip o logları başkasına okutsanız
kıyameti kopartır. Sonra yine bir sürü asap bozukluğu vs.
Kısaca böyle kızlara "madem bir halt ettin, otur
oturduğun yerde, adamın asabını bozma" demek müstehaktır. Ayrıca bir erkek
olarak beni şahsen bu tarz dürüstlük oyunları etkilemez, bilakis çok da
rahatsız eder. Herkes herşeyi bilecek diye bir kural yok yani. bir kitapta çok
sevdiğim bir cümle vardır: "En sevdikleriniz bile herşeyinizi bilmek
zorunda değildir" diye.
Kulağa küpe olsun.
2. "Kafam bu aralar karışık, biraz kendimle kalmak
istiyorum."
Açılımı "yaw iyisin, hoşsun hadi sevgilimsin falan
da dün gece ki partide çok hoş bir çocukla tanıştım. Bana numarasını da verdi.
Bugün aradım, yarın buluşacağız. Hem senle de 2.5 sene oldu be, hani biraz
başka taraflara da baksam diyorum. Ama baksak demiyorum çünkü sen yerinde dur
ve beni bekle, çocukta iş çıkmazsa sana geri gelirim". Dürüstlük
maddesinde vurguladığım tavrın daha da genişletilmiş halidir. Ben şahsen
sevdiği kızın yanında olan erkek olma uğruna bu cümleyi her seferinde anlayışla
karşılamış ve mal mal beklemiş, her seferinde de kızımızın başkasıyla gününü
gün ettiğini sonradan öğrenip dellenmiş bir şeyim. (neyim, buraya istediğiniz
koyun) Buraya uzun uzadıya cümleler yazmayacağım sadece şunu söylemek
istiyorum: Bana aşk ilişkisi içinde bulunduğum, bulunacağım vs. hiçbir kız
gelip kafam karışık muhabbeti yapmasın bir daha, çünkü hemcinsleriniz
unutamayacağım bir biçimde öğrettiler bu dersi. Üç kere yedim, dördüncü de
yemem. ;)
Ayrıca erkek milleti olarak da bize, bizlere bu argümanla
gelen kıza en kısa zamanda "hadi naş!!!" demek düşer ki o kızın
aklının başına gelmesi açısından da son derece etkili bir yöntemdir. Giden
gider, kalan sağlar bizimdir.
1. "Ama ben seni arkadaş olarak görüyordum."
Yeryüzündeki en illet, en sinir bozucu, en nefretlik, en
sinsi, en ikiyüzlü, en rezil, en adamı çıldırtıcı cümle işte budur. Bir erkeği
reddetmekle kalmayıp bir de ona suçluluk duygusu aşılayıp onun kendini daha da
beter hissetmesini sağlamanın en şeytanca yoludur bu. Hoş genelde bu suçluluğu
ortaokul ve lisede daha henüz safken yaşarsınız, sonra zamanla bağışıklık
kazanırsınız da yine de çok etkili bir yöntemdir. Yani "ben seninle
sevgili olamam" demek direk olmasına rağmen daha dürüst ve daha az can
yakıcı bir yöntemdir.
"Arkadaşlık muhabbeti", kadınların gen
transferi yoluyla birbirlerine aktardıkları bir yöntemdir ki 11 yaşında bir
kızın bile bu muhabbeti son derece rahatlıkla yapabildiğini görmüş bu yazarın
aklının başka bulabildiği bir açıklama da söz konusu değildir. (Neyse ki
kardeşim 11 yaşında bu oyunu tanımış oldu. Darısı abisinin başına)
Kadınlar dünyaya "arkadaş muhabbeti" çekme
potansiyeli ile gelirler ve bu süreç 40 yaşların sonlarına doğru çevrede pek
"arkadaş muhabbeti" çekecek adam kalmadığını idrak etme halin kadar
devam eder. Ağırlıklı olarak ortaokul lisede görülmesine rağmen yıllar
ilerledikçe kadınların ruhsal gelişimlerine bağlı olarak tekrarlanma sıklıkları
azalsa da her kadının "gerektiğinde kullanılacak" çekmecesinin bir
köşesinde durur bu "arkadaşlık muhabbetleri". İlişkilerinde
"dürüstlük"ten yana olan kadın camiasının erkeklerle olan
ilişkilerinde ne kadar saf, temiz, arkadaş ve dostça olduğu, ama hain
erkeklerin onları nasıl algılayıp, nasıl kötü düşündüklerinin ispatı ve erkeklere
"ikiyüzlülükleri"nin hatırlatılmasıdır bu cümle aslında.
Dostlar saolsun ve bu satırları yazan şahıs artık
akıllanmış olsun. :)
Kaynak:derki
Yazar:Hasan Sonsuz Çeliktaş
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder